İçinde bulunduğumuz iklim krizi ve beraberinde getirdiği felaketler insan olarak doğa ile olan ilişkilerimizi gözden geçirmemizin gerekli olduğunu bizlere acı biçimde hatırlatıyor. Teknoloji, tüm hayatımızı ve ilişki biçimlerimizi derin biçimde etkiliyor. Bireyler olarak iletişim biçimimiz, kişilik değerlerimiz üzerindeki tasarruflarımız, çalışma ilişkilerimiz hızla değişiyor. Teknoloji ile adeta paralel bir evren yaratılarak (metaverse) bu evrendeki ilişkiler şekillendiriliyor. Uzun erimli sonuçlarını bilmeksizin hayranlık içinde teknolojinin olanaklarından yararlandığımız bugünlerde, bireysel hak ve özgürlüklerimizin ne şekilde güvence altına alınacağı önemli bir sorun olarak karşımızda duruyor. Giderek daha da teknikleşen normatif düzen ve bunun uygulama sorunları ile birey ve toplum olarak hukuktan beklentilerimiz arasındaki boşluk, hukuk üzerinde çok dikkatli biçimde düşünmemiz gereken bir döneme işaret ediyor.
Bu büyük dönüşüm döneminde normun gerisinde yatan menfaatleri doğru tanımlamak, normun toplumsal hayat üzerindeki etkilerini doğru teşhis etmek ve normu amacına uygun biçimde uygulamak bireysel hak ve özgürlerimizin güvence altına alınabilmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Bu çerçevede yarının hukukçularının sadece mevcut hukuku ve hukuk pratiğini anlamaları değil, normun gerisinde yatan menfaatleri, normatif yapının tarihsel gelişimini ve bunun ötesinde insan doğa ilişkisini, teknolojiyi anlamaları ve bütünsel bir perspektifle değerlendirebilmelerini sağlayacak bir hukuk eğitimine ihtiyaçları vardır.
1997 yılında kurulan İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi yenilikçi programları ve eğitim anlayışı ile 25 yılı aşkın süredir bugünün değil yarının ihtiyaçlarını karşılayan, uluslararası alanda çalışma becerisine sahip, hukukun temel ilke ve değerlerini özümsemiş hukukçular yetiştirmeye devam ediyor. Tüm paydaşlarımızın katkı ve destekleriyle…